Hani Hz. Mevlana demiş ya bir şeyi çok istediğin halde olmuyorsa ya olmaması gerektiğindendir ya da daha iyisi olacağındandır diye, işte durup düşündüğünüzde aslında hayatınızın tam olarak da bu sözün etrafında şekillendiğini görürsünüz. Nefes aldığımız müddetçe sürekli didinip dururuz. Hedeflerimiz uğruna daima çabalar dururuz. Uzak da olsa o hedef, o kadar uğraşırız ki onu yakına getirmek için. Tabi bunlarla ilgilendiğimiz sürece de hiç farkında olmayız kaçıp giden günlerin. Bir maratonun ortasındaki koşucular gibi. Nefes bile almadan, durup dinlenmeden, düşünmeden sürekli koşarız. Hedefe ulaştığımızı düşündüğümüzde ya da gerçekten ulaştıktan sonra onu yitirince, işte o zaman geriye dönüp bakmak gelir aklımıza. Ne kadar zaman kaybettiğimizi fark ederiz, geçip giden günlerimizi, uğruna harcadığımız diğer fırsatları, o süre içerisinde diğer insanlarla olan ilişkilerimizi. Bunların hepsini bir masaya oturtsak hepsinin de sonunda birer birer bizi terk ettiğini, düşündüğümüzde anlarız. Belki de körü körüne bağlanmamış olsaydık o uğraşa, kaybımız çok fazla olmayacaktı. Şu kısacık ömrümüzün o değerli anları çalınmayacaktı. Bu sebepledir ki uğruna savaştığımız olaylar döngüsü için en başta kör olmamak gerekir. İstediğin zaman bir adım geri atıp artısını eksisini görebilmek gerekir. Elbette ki hiçbir şey için savaşmayalım, kılımızı bile kıpırdatmayalım demek değil bu. Savaşalım, sonuna kadar gidelim gerekirse. Ama sadece gerekirse. Sonunda umut varsa. Gerçekten değeceğini düşünüyorsak. Ama bizler insanoğlu değil miyiz zaten? En sonunda yine hata yapmaya mahkûm olmayacak mıyız? Kısacası hatalar da, yanlışlar da bizim değil mi? Sonuna kadar gitmesek ya da o elimizden yitip gitmese anlayabilecek miyiz en başından sanki değeceğini? Tecrübeyle sabitlemedikçe neyin doğru olduğunu bilebilecek miyiz? Madem şu yazı içerisinde bile bir ikilemde kalıyoruz, o zaman ne yapmalı insanoğlu, ne yapmalı da hem bu sözü hem de yaptığını haklı çıkartmalı?
O zaman şunu yapmalı insanoğlu: madem kafaya koydu, gidecek sonuna kadar, katlanacak tüm o zahmetlere; işte o zaman üzülmemeyi öğrenmeli. Şimdi bizler olsun diye istedik durduk, uğraştık ama olmadı, zamanımız da kayboldu gitti, o zaman pişmanlığı kaldırmalı. Tecrübeyle sabitlendi çünkü. Ya da Mevlana’nın da dediği gibi kısa zamanda bekleyip görmeli daha mı iyisi olacak diye. Her durumda sonucu belirlemek yine insanoğluna düştü.