İnsan görünüşte aynı
şeylerden yaratılmıştır. Biraz kemik, biraz deri, biraz organ. Herkeste vardır
bunlardan. Hepimiz iki göze, bir buruna, iki kulağa sahibimizdir. Ancak genelden
özele inecek olursak bizi diğerlerinden ayıran şeylere de sahibidir: kan grubu,
boy, DNA, v.s. Özelde olan bu tür şeyler bizi biz yapanlardır, bize özümüzün ne
olduğunu anlatır. Bir kimlik verir bize. Tanımlanmamızı sağlar. Görünüşte aynı
özellikleri sahip tüm herkesten ayrılmamızı sağlar. Düşüncelerimiz de bir
bakıma öyledir aslında. Genelde çoğu insanlar aynı şeyleri düşünürüz: okumak,
çalışmak, hangi yemeği yiyeceğini düşünmek. Ama özele indiğimizde bize özümüzü
veren kendi düşüncelerimizdir. Bizi biz yapan yalnız ve yalnızca bize ait olan
düşüncelerimizdir. Aynı DNAlarımız gibi birer kimlik kazanmamızı sağlar. Hayatımızı
şekillendirip, yolumuzu çizer. Peki, bir düşünceyle başkalarından çok rahatça
ayrılabiliyorken neden hep aynı olanı düşünürüz? Neden başkalarının
düşüncelerini hiç sorgulamadan kendimizinmiş gibi belleğimize işleriz? Ya da
düşünceler davranışlara dönüştüğünde neden hep aynı tepkileri veririz? Neden daha
ılımlı değilizdir ya da daha sinirli? Daha yırtık ya da daha çekingen? Daha suratsız
ya da daha güler yüzlü? Kendimize kondurabileceğimiz o kadar sıfat varken neden
hepimiz bir yerde aynıyızdır? Cevabı aslında çok basit; “korkağız!”. Farklı olduğumuz
anlaşılacağı zaman barınamayacağımızı biliriz ve kendimize yol açmak için
didinmekten, uğraşmaktan çekiniriz. Bu yüzdende birbirimizi taklit ederiz. Çoğu
zamanda bunu bilmeden yaparız. Çünkü doğumumuzdan beri öğretilenler bizi buna
iter. Başkalarının doğruları, başkalarının yanlışları. Koskoca ömürlerimiz
boyunca öğrendiklerimiz hep başkalarının hayatları. Doğal olarak
davranışlarımıza yansıyan da başkalarının davranışları. Farklı olamayız, biri
ne yapıyorsa biz de onu örnek alırız. Farklılığımızın farkına varmadan bir ömür
geçiririz. Bazen, hep aynı olan o bazı insanlardan oluruz. Ve bir gün gelir,
kendimize bile ait olmayan bir törenle bize bile ait olmayan bir yere gönderiliriz.
Başkalarının omuzlarında, onların hayatlarını yaşamışlığın verdiği bilinçsiz
memnuniyetle.